SÖYLEŞİ

Ahmet Yaşar: Satıcı olan taraf sigortalılar, sigortacılar risk alıcısı

Türkiye Sigorta Birliği Başkan Yardımcısı ve Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, Sigorta Postası'nın konuğu oldu. Sektördeki öne çıkan konulara değinen Ahmet Yaşar, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Sigorta sektörüne dair bu keyifli sohbeti Sigorta Postası sayfalarından okuyabilirsiniz.

Türkiye Sigorta Birliği Başkan Yardımcısı ve Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar: Satıcı olan taraf sigortalılar, sigortacılar risk alıcısı

Sektör sizi tanıyor ama Ahmet Yaşar kimdir? Kısaca yeniden tanıtabilir misiniz?

Sigortacılıkta 35’inci yılım. Gazeteci olmak için yola çıkmıştım. İlkokuldan şu ana kadar Türkiye’nin en büyük süreli yayın koleksiyoncularından bir tanesiyim ve öğrencilik yıllarımda uzun süre yerel gazete yayıncılığı ve Ankara Temsilciliği yaptım. Öğrenciyken kendime o şekilde bir gelecek planlıyordum. Enteresan bir şekilde sigortacılığa giriş yaptım. 1989 yılında Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesinden hocam olan Prof. Dr. İsmail Bulmuş’un kurduğu bir sigorta acenteliği sebebiyle sigortacılıkla tesadüfen tanıştım. Derinleşme hastalığım sebebiyle geçici olarak bakarken hocamın, “Sen bu işi çözdün, benim başkasını aramama gerek yok” demesiyle sigortacılıkta kariyer basamaklarını tırmanmaya başladım. O süreçte, Merkez Sigorta Acenteliği, Merkez Sigorta Adana Bölge Müdürlüğü derken Universal Sigorta, EGS Sigorta, HDI Sigorta Bölge Müdürlüğü ve Genel Müdür Yardımcılığı ile 2015’ten bu yana da Quick Sigorta’nın kuruluş süreci ve Corpus Sigorta’nın da satın alınması süreçlerini yürüttüm. Halen Maher Holding Sigorta Grubu ve diğer iştiraklerinde yöneticilik görevini üstleniyorum. 

Merkez Sigorta Acenteliği yaptığımız dönemde Gothaer Alman Sigorta da Türkiye’de faaliyet göstermeye başladı. O tarihte peş peşe sigorta şirketleri kuruldu. Biz de o süreçte Merkez Sigorta Acenteliğinin yanında ikinci bir acentemiz olsun diye Gothaer Alman Sigorta’dan acentelik talebinde bulunduk. Bizi fazla genç bulmuş olacaklar ki nazikçe acentelik veremeyeceklerini söylediler. Daha sonra o şirket, Gother Demir Sigorta sonrasında Demir Sigorta, daha sonra ise TURKLAND Sigorta oldu. Şirketin şimdi ki adı ise Corpus Sigorta. Ben sigortacılığa acente olarak başladım daha sonra Sigorta Şirketi Bölge Müdürlükleri yaptım. Sigorta sektöründe hemen hemen her departmanda yönetici olarak görev aldım. Bir dönemde Sigortayeri’nin Kurucu Genel Müdürlüğünü yaptım dolayısıyla brokerlikte yaptım. Hasar Genel Müdür Yardımcılığı yaptım. Bölge Müdürü olmadan önce zaten Merkez Sigorta’da Hasar Uzmanı olarak başlamıştım. Sektörün neredeyse bulunmadığım yeri kalmadı. Aynı zamanda iyi bir sigortalıyım. Hem sigortalı hem sigortacı hem broker hem de acente olarak süreçlere hâkim, sorunları bilen bir yaklaşımdayım. Bu süreç içerisinde sivil toplum tarafını hiç ihmal etmedim. Genç Sigortacılar Derneği’nin Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptım ve yapıyorum. Sigorta Tatbikatçılar Derneği’nin ki sektörümüzün en eski derneğidir ve Türk sigorta sektörüne çok önemli ve nitelikli uzmanlar yetişmesine katkı sağlamış ve bu uzmanların oluşturduğu bir dernektir, orada Yönetim Kurulu Üyesiyim. Türkiye Sigorta Birliği’nde uzun dönemdir görev almaktayım ve son olarak Hayat Dışı Sigortalar Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyorum. Sigorta Tahkim Komisyonu’nda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısıyım. Sigortacılık benim için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Sigortacılıktan besleniyorum ve sigortacılık yapmaktan mutluyum. İnşallah ömrümün sonuna kadar da bu şekilde devam edecek.  

“Zorunlu sigortaların bile zorla satıldığı bir ülkeyiz”

Sigorta sektörü açısından genel olarak 2024 yılını değerlendirebilir misiniz?

Türk sigorta sektöründe 2024 yılı, yüzde 124’lük bir büyüme ile başladı. Enflasyonla mücadele programlarına ve enflasyona paralel olarak en son Eylül ayında bir önceki yıla göre, yüzde 74’lük bir artışla yani büyüme oranında, oransal olarak bir azalışla devam ediyor. Bizde buna paralel olarak 2024 yılını sektörün, 890 – 900 milyar civarında bir üretimle kapatacağını öngörüyoruz. Türkiye Sigorta Birliği, son hesaplamalarla bunu 834 milyar olarak açıkladı. Tüm sektörün Eylül sonu rakamı 574 milyar lira. Bunun yaklaşık 500 milyarı hayat dışı sigortalardan, 74 milyarı da hayat sigortalarından gerçekleşiyor. Bizim burada Türk sigorta sektörü olarak (Kasım ayında gerçekleştirdiğimiz basın toplantısında da konuştuk) hedefimiz Türk sigorta sektörünü, Türkiye ekonomisinin bulunduğu yere getirmek. Türkiye ekonomisi, bugün dünyada 18’inci büyük ekonomi. Bizim de Türk sigorta sektörünü en azından ülkemizin bulunduğu yere, 18’inci sıraya getirme hedefimiz var.  Böyle baktığımızda bugün 30’uncu sırada yer alan Türkiye’yi 18’inci sıraya getirmek için toplam üretimi ikiye katlamak gerek. Türk sigorta sektörü, 2023 yılının sonunda yaklaşık 20 milyar dolarlık bir üretim gerçekleştirdi. 2024 yılı için ise bu rakamın iki katına çıkması hedefleniyor. 2024 rakamlarıyla baktığımızda bunu ikiye katladığımız zaman biz, Türk sigorta sektörünü, Türkiye ekonomisinin bulunduğu yere getireceğiz. Bizim hedefimiz; üretimi önümüzdeki yıllarda ikiye katlamak ve bir sigorta sektörü kadar daha sigorta üretimini sektörün üzerine eklemek. Böyle baktığımız zaman hem büyüme rakamları itibari ile hem ürün çeşitliliği itibari ile Türk sigorta sektörü aslında altyapısını tamamlamış, artık penetrasyonu artırmaya hazır bir sektör. Bunun için özellikle hem yaşanan Kahramanmaraş depremleri hem beklenen Marmara depremi bizim bir yandan ülkemizin koruma açıklarını ortaya koyarken bir yandan da sigortacılık alanındaki potansiyelini ortaya koyuyor. Dünya ile karşılaştırdığımızda, ekonomik hasar karşısında sigortalı hasara baktığımızda yüzde 40 ortalamaları görüyoruz. 2023 yılında Şubat ayında meydana gelen depremlerimize baktığımız zaman, dünyada aynı yıl sigortalı hasarın ekonomik hasarı karşılama oranı Türkiye’nin hariç olduğu rakamlarda yüzde 40 civarındayken Türkiye’de bu rakam yüzde 5-6’lar civarındaydı. Bizim daha gidecek çok yolumuz var. DKahramanmaraş bölgesinde, depremden etkilenen 11 ilden farklı olarak Marmara’da penetrasyon yüzde 10’larda, orada yüzde 5’di. Bunu en azından 2’ye katlamamız lazım.

Gideceğimiz çok yolumuz var. Bu durum hem koruma açıklarımızı kapatmamız için hem de Türk sigorta sektörünün prim hedeflerine ulaşmada önemli bir aşma kaydetmemizi sağlayacak. Zorunlu sigortalar konusunda atılması gereken bazı adımlar var. Levent Uluçeçen Bey’in dediği gibi zorunlu sigortaların bile zorla satıldığı bir ülkeyiz. Trafik sigortasında bile yüzde 20 penetrasyon açığı var. İki gün önce İçişleri Bakanlığı, dikkat çekici bir açıklama yaptı. Yediemin depolarında bekleyen 2 milyon civarında araçtan söz ediliyor.  Bu durumu ben de daha önceki konuşmalarımda ve tespitlerimde gündeme getirmiştim, hatta bu konuda birtakım fotoğraflar da hep gittiğim yerlerde çekiyorum. Yediemin depolarında bekleyen çok fazla sayıda, motosiklet başta olmak üzere tescilli araç var. Bu araçlar, fiilen trafikte olmayan ama bu penetrasyonu aşağıya çeken araçlar hem de ülkemizin heder olan varlıkları. Bir aylık bekleme sürecini tamamlayan bu tür araçların satışa çıkacağına dair yasal düzenlemeden bahsediliyor. Açıkçası bu uygulamayı da doğru buluyorum. Hem ülke varlıklarını heder olmasını engellemek hem de Türk sigorta sektörünün penetrasyon artışında doğru rakamlara ulaşmasını sağlamak açısından önemli. 

Grup açısından 2024 yılı nasıl geçti? 2025 yılı için hedefleriniz neler?

Quick Sigorta, 12 Mayıs 2017’de ilk poliçesini keserek faaliyete başladı. 2018 yılı Kasım ayında da az önce de bahsi geçen Turkland Sigorta'yı grubun bünyesine katarak adını Corpus Sigorta olarak değiştirdi ve grubun iki tane önemli sigorta şirketi ile faaliyete başladı. Hemen arkasından Quick Finans‘ın kuruluşunu gerçekleştirdik çünkü o arada banka dışı finans alanında büyüyeceğimizi söyledik. Finansal sigortalarla ilgili Türkiye’de ilk defa bir alan açtık. Yepyeni ürünler ortaya koyduk. Biz orada kuruluş süreçlerine başladık ve faaliyet izni alarak Quick Finans’ı faaliyete geçirdik. Hemen arkasından Qpay Ödeme Sistemleri şirketimizi kurduk. Pandemide herkesin evlere çekildiği, plazaların mezarlık olacağının söylendiği bir dönemde Anadolu grubundan bugün içinde bulunduğumuz bu binayı, şehrin yıldızı Quick Tower’ı o zamanki adıyla AND Tower’ı satın aldık. AND Gayrimenkul Şirketi’nin adını MHR Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na çevirdik.  Geçen sene Ekim ayında halka arzını gerçekleştirdiğimiz MHR Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı şirketimiz oluştu. Bina Tamamlama Sigortaları ile ilgili faaliyet göstermeye başladığımız için QC İnşaat Şirketi’mizi kurduk. Türkiye’nin en çok tercih edilen trafik sigortacısıyız. Otomobil sigortalarında en önemli sigortacılardan bir tanesiyiz. Bizim kendi sunduğumuz ürün ve hizmetleri de destekleyecek şekilde QCAR Mobilite şirketine ihtiyacımız vardı. QCAR Mobilite Şirketi’mizi kurduk. Bizim şirketlerimiz biraz varlık yönetim şirketi. Hem finansal alanda hizmet veren hem de varlık yönetimi yapan bir şirketler grubu haline geldik. Quick Tower bina yönetimi yapan bir şirketimiz var. Grubumuzda var olan başka şirketlerimiz de var. Temmuz 2024’de faaliyet ruhsatını alan ve faaliyete başlayan Quick Hayat Sigorta Şirketi’mizi kurduk. Aslında bir ekosistemi tamamlamış olduk. Bu, “Quick Finansall” dediğimiz bir ekosistem.

Bütün şirketlerimiz aslında bir makinanın dişleri gibi birbiriyle bağlantılı hareket eden ve birbirini tamamlayan bir yapı. Dünyada bu tür finansal gruplar bulunuyor. Biz bir Türk modeli olarak hem Türkiye için hem Dünya için örnek ve model olacak şirketler topluluğu yarattık diyebiliriz. Bunların da tabi hepsinin çatısında Maher Holding var. Biz de Maher Holding Sigorta Grubu olarak faaliyetlerimizi bu ekosistem içerisinde sürdürüyoruz.

“Ülkemizdeki en önemli konu kentsel dönüşüm”

Önem verdiğiniz finansal sigorta konusunu ve ilk sizin başlattığınız bina tamamlama sigortasını biraz özetler misiniz? 

Biz, az önce bahsettiğimiz bu ekosistemi kurduk ve kurguladık. Kurduğumuz bu sistemi tanıtmak için gelen talepler doğrultusunda Ticaret Odaları ve Sanayi Odaları ile şehir şehir gezdik. Bir yandan finansal sigortalar ile ilgili toplantı yapıp kendi ekosistemimizi iş çevrelerine, müteahhitlere, sigorta sektörüne, acentelerimize ve brokerlarımıza anlattık. Bir yandan da bu konudaki potansiyeli oluşturduk. Ülkemizin şu anda en büyük problemi, başta depremler olmak üzere doğal afetler. Türkiye coğrafyasının yüzde 92’si, nüfusun ise yüzde 98’i deprem riski altında. Son 2 yıldır Türkiye Sigorta Birliği olarak Baden Baden’a da gidiyoruz. Orada, reasürans toplantılarına katılım sağlıyoruz. Bunların temel sebebi, hem ülkemizde yaşanan depremler hem de yaşanması beklenen depremler. Ülkemizde konut stoğunun kentsel dönüşüme tabii tutulması gerekiyor. Kentsel dönüşüm dediğimiz, bu binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi ya da yıkılıp yeniden inşa edilmesi. Bu hem mali açıdan hem de zaman açısından önemli bir süreç. Depremin ne zaman gerçekleşeceğini bilmiyoruz ve şu anki imkanlar ile bunu tespit etmek zor. Dolayısıyla çok hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Başta İstanbul ve Marmara Bölgesi olmak üzere ülkemizde hızlı bir şekilde kentsel dönüşümü tamamlamak zorundayız. İnsanlar, “Bizim güvenli binalara ihtiyacımız var ama bu güvenli binalara erişirken elimizdekinden olabiliriz” diyorlar. Ülkemizde maketten konut satışlarının yapıldığı dönemlerde yüzbinlerce kişi mağdur oldu. Sadece İstanbul’da sayacak olursak, Fikirtepe’de, Beylikdüzü’nde, Esenyurt’ta birçok insan konutlarına hala erişememiş durumda. Ticaret Bakanlığı bu durumu dikkate alarak, 2015 yılında bina tamamlama sigortasının genel şartlarının yayınlanması için Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü ile temasa geçerek bu genel şartları yayınlanıyor. Fakat 2018 yılında biz bu konuya el atana kadar sigorta şirketleri tarafından herhangi bir arz sağlanmıyordu. Biz, arza başladığımız dönemde ülkemizde de kentsel dönüşüm gündeme geldi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı devreye giriyor. Özellikle afet riski altındaki arazilerin dönüşümü ile ilgili bir yasa çıkartılıyor. Halk dilinde biz buna “Kentsel Dönüşüm” diyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından genel şartlarda bir değişiklik yapma ihtiyacı doğuyor. Uzunca bir süre hem Türkiye Sigorta Birliği tarafında hem Quick Sigorta tarafında hem de SEDDK tarafında bu süreçlerle hep birlikte çalıştık ve 13 Haziran 2024’te SEDDK bu genel şartları yürürlüğe aldı. Kentsel dönüşümün önündeki en önemli engellerden birisi olan güvenli binalara güvenle erişme konusunda çok önemli bir adım atmış olduk. Bu konuda bir tek problemimiz kaldı, o da vergi ve harç istisnaları. Sigorta şirketleri kefalet senetleri üretiyor. Bina Tamamlama Sigortası da bir kefalet sigortası türevi. Bankalar ise teminat mektubu üretiyor. Bankalar teminat mektubu ürettiklerinde buna karşılık iş insanlarından aldıkları ipotekler ve rehinler için bir harç ve damga vergisi muafiyeti var. Aynı işlevi sağlayan kefalet senetlerinin ya da bina tamamlama sigortasının karşılığında, sigorta şirketleri ipotek ve rehin aldıklarında harç ve damga vergisi istisnası problemi var. Bankalar karşısında sigorta şirketlerine haksız rekabet var. Müteahhitler açısından ya da kentsel dönüşüme katılacak ya da maketten konut alacak tüketici açısından maaliyet arttırıcı bir unsur var. Mecliste gündeme gelecek olan bir yasa tasarısı var. Özellikle kentsel dönüşümün önünü açmak için bu hak sahipleri tarafından arazilerin değiştirilmesi söz konusu. Bu şu demek oluyor, siz mevcut arazinizi başka bir alana taşıyarak buradaki bir arazinizi kentsel dönüşüme aktarabileceksiniz. Bu durumda bir KDV istisnasının getirilmesinden bahsediliyor. Bence yerinde bir uygulama. KDV gibi alınan bir verginin istisnası bile gündemdeyken bizim rehin ve ipotek harçlarını ve damga vergilerini istisna edilmesinin daha önce yapılması gerekiyor. Bu yasa taslağına, bu sürecin mutlaka dahil edilmesini talep ediyoruz. SEDDK başkanımız ile yaptığımız bir görüşmede bu talebimizi ilettik, kendisi konunun takipçisi olacağını bildirdi. Bugün ülkemizdeki en önemli konu, kentsel dönüşüm, doğal afet ve bu konuların önünü açacak olan bina tamamlama sigortası. Bir müjde de vermek istiyorum. Biz grup olarak bahsettiğimiz ekosistem içerisinde sadece bina tamamlama sigortası yapan taraf olmayacağız yeni bir ürün ve yeni bir paket ile vatandaşa, “Kentsel dönüşüm yapacaksan biz sana komple bir kentsel dönüşüm paketini sunuyoruz” diyeceğiz. Müteahhit aramayacaklar, bina tamamlama sigortası istemekle uğraşmayacaklar, bunların analizleri ile danışmalıklarıyla, hukuki sözleşmeleri ile mali analizleri ile uğraşmayacaklar. Quick ekosistemine kentsel dönüşüm yaptırmak istedikleri alanı ya da konuyu getirdiklerinde biz bir paket olarak, inşaatından bina tamamlama sigortasına, finansmanından hayat korumasına kadar bir çok teminatı içeren paketi yani “Sigortalı Kentsel Dönüşüm Paketi”ni vatandaşa sunuyor olacağız. Grup olarak bu süreci hızlandırmak için bütün imkanları sunacağız. Kentsel dönüşüm yaptırmak için bize gelecekler ve teslim garantili kentsel dönüşüm paketine sahip olacaklar. Bütün ekosistemimizde bütün süreçlerimizi acentelerimiz ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar yayılmış 8 binden fazla acentemiz ve dağıtım kanalımız var. Tüm il ve ilçelerde faaliyet gösteriyoruz. Biz, ekosistemimizin bütün parçalarını acentelerimiz ile birlikte yürütüyoruz dolayısıyla tüm bu talepleri sahadan alıp bize iletme konusunda acentelerimiz tam yetkili olacak. Tüm bu süreçlerin tamamında sigorta var. Sigortasız bir sürecimiz yok. Kentsel dönüşümden söz ediyorsak burada sadece bina tamamlama sigortasından bahsetmiyoruz. Biz, o projenin tüm süreçlerindeki sigorta paketlerinden bahsediyoruz. Bu paketi acentelerimiz ile birlikte yapacağız ve tüm bu süreçlerde poliçelerimizi acentelerimiz düzenleyecek. 

Baden Badenda gerçekleşen görüşmelere katıldınız. Orada Türkiyeye bakış nasıldı? Bir kapasite sorunu yaşar mıyız? Bu konun ile ilgili izlenimleriniz nelerdir? 

Baden Baden, dünya reasürans buluşmalarının en önemlilerinden bir tanesi. Yenilemelerden önceki son büyük toplantıların başında geliyor. Türk sigorta sektöründeki şirketler, sigortacılar ve brokerlar uzun yıllardır bu görüşmelere katılıyorlar. Biz, 2 senedir Türkiye Sigorta Birliği olarak da katılıyoruz. İlk kez katılma kararını geçen sene verdik çünkü Kahramanmaraş depremlerini yaşamıştık ve ardından reasürörler hem beklenmeyen bir bölgede beklenenden büyük hasar yaratan bir deprem hem de Marmara’da yaşanması beklenen depremi dikkate aldıklarında, Türkiye ile ilgili bir kapasite problemi konuşmaya başladı. Aynı dönemde sanayicilerimizin ve tüccarların sigortaya erişimle ilgili problemler yaşadıklarına dair birtakım sesler yükselmeye başladı. Dolayısıyla biz bir ön almak adına hem olası kapasite problemlerini engellemek hem de ülkemizin faaliyetlerini, kentsel dönüşüm süreçlerini ve mevzuat çalışmalarını birinci ağızdan anlatabilmek için ben başkan yardımcısı olarak, yönetim kurulu başkanımız, genel sekreterimiz ve genel sekreter yardımcımız ile iki senedir bu toplantılara katılma kararı aldık. Oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Geçen sene bir kapasite problemi yaşamadık. Geçen sene tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde özellikle reasürans maliyetlerinde yüzde 50 hatta yüzde yüzlere varan artışlarla karşılaştık ama kapasite problemi olmadan şirketlerimiz süreci tamamladılar. Bu sene biraz daha hazırlıklı giderek hem kapasite problemi ortaya çıkmasın hem de maliyetler geçen seneki gibi artmasın diye bir çaba içerisinde olduk. Çünkü bu sene özellikle SEDDK’nin de bu konudaki olumlu çalışmalarıyla mesela deprem modellemelerinin ve özellikle yerli modellemelerin zorunlu tutulmasıyla ortaya çıkan yeni kapasite ihtiyaçları oldu. En az 2-3 milyar dolarlık Türk sigorta sektörüne ilave kapasite ihtiyacı oldu. Dolayısıyla bu artan kapasite ihtiyacı ile birlikte maaliyetlerin de artmadan hatta mümkünse biraz geriye gelerek, geçen seneki önemli artıştan sonra ne yapabilirizi gittik konuştuk. Birinci ağızdan yeni kentsel dönüşüm uygulamalarını, mevzuatta yapılan değişiklikleri ve yerinde dönüşümleri anlattık. Orada şunu gördük kapasite problemi yaşamayacağız çünkü reasürörlerde hem dünyadaki özellikle Amerika’daki faizlerin düşüşü sonrası reasürans piyasalarında artan sermaye ve bir önceki senede artan fiyatlar sebebiyle yakaladıkları karlılık nedeniyle açıkçası kapasiteyi yarattıklarını ve sermayeyi koyduklarını gördük. Görüşmeler ile ilgili bir yazıda yazdım ve orada pehlivan güreşi metaforu yaptım. Aslında stratejik olarak sigortacılarla reasürörler arasında, bizim pehlivan güreşine benzer bir el ense çekme işi başladı. Sigortacılar bu süreci paniğe kapılmadan, birçoğu artık prensip anlaşmalarını yaptılar ve artık anlaşmalarını tamamlamak üzereler. Yıl sonu yaklaşıyor biz kapasite sorunu yaşamadan belki fiyatlarda da önemli artışlar olmadan, 1-2 puanlık artışla geçen seneyle kıyaslanmayacak şekilde maliyetleri de kontrol ederek bu seneki reasürans anlaşmalarımızı yeniliyor olacağız.

Trafik sigortalarındaki son durumu ve serbest tarifeyi biraz açıklar mısınız?

SEDDK tarafından bir düzenleme yapılarak bir endeks oluşturuldu ve Mayıs 2024’ten bu yana trafik sigortalarındaki aylık sabit artışlar bu endekse bağlandı. Mayıstan bu yana da endeks paralelinde artış yapılıyor. En son da Aralık ayı için açıklanan endeks, yüzde 1.7 aylık artışa denk geldi. Mayıstan bu yana en düşük artış oranı olarak gerçekleşti. Bizim geçen sene çok ciddi oranda bir kaybımız oldu. Sigorta şirketlerinin geçen seneden ve önceki yıllardan gelen yükleri var. Bugün trafik sigortalarında on yıllık bir kuyruktan bahsediyoruz. Hasarın ihbar edilmesi, hesaplanması, ödenmesinin gerçekleşmesi ve zaman aşımına uğraması süresi, kazadan itibaren ve poliçeden itibaren 10 yıllık süreçleri kapsıyor. 10-12 yıla yayılan bir süreç sonunda biz maaliyetlerimizi ortaya koyabiliyoruz. Aktüeryal tahminlerle ve modellemelerle bu hesapları yapabiliyoruz. Baktığımızda bizim trafik sigortalarında hasar prim oranımızın yüzde 200’leri geçtiği gözüküyor. Alınan her 100 TL’ye karşılık minimumda iki katı hasar ödeniyor. Geriye bir tek unsur kalıyor, o da mali gelir elde etmek. Sigortacılar mali gelir elde ederek bu teknik zararları kapatmaya çalışıyorlar ki sadece trafik sigortasının yarattığı teknik zarar tüm sektörün tüm branşların karlarını da götürüyor. Mali gelirle sigortacılar bu işi halletmeye çalışıyor. Ülkemizin bulunduğu süreç ve özellikle 2025’te tahminimiz de bu mali gelirlerin azalması yönünde. Sektörümüz için belki durum farklı olacak ama ülkemiz için enflasyonun düşmesi faizlerin azalması bizim umduğumuz ve beklediğimiz bir şey. Bizim trafik sigortalarında daha dip analizler yapmamız lazım. Neler yapmamız gerektiğini sektör anlatıyor ama bunu kamuoyu nezdinde bizim anlatabiliyor olmamız gerekiyor. Sigortacılar bir serbest tarifeden bahsediyorlar. Serbest tarifeyi vatandaş, fiyat artışı olarak algılıyor halbuki bizim serbest tarifeden kastımız belki de hasar maliyetine odaklanılması şeklinde konuyu aktarmamız lazım. Neyden bahsediyoruz, Türkiye’de 100 araçtan dördü kaza yapıyor. Bizim, sigortacılık da frekans dediğimiz şey trafik sigortalarında yüzde 4. 100 trafik sigortası yaptırmış aracın dört tanesi kaza yapıyor ve bu 4 tane kaza yapan aracın verdiği maddi zararlar, bedeni zararlar ve değer kayıpları olarak üç ana başlık şeklinde ortaya çıkıyor. Maddi zararlarda çok büyük bir problem yok, onu sigortacılar bir şekilde yönetiyorlar. Çok da böyle ihtilaf, dava vs konusu olan bir alan değil. Süreç işliyor. Orada bir tek eşdeğer parça konusu var. Sigortacılık Emeklik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’muz ve Türkiye Sigorta Birliği’miz konunun üzerinde duruyorlar orada beklediğimiz Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’mızın eşdeğer parçayla ilgili ikinci düzenlemeleri yapması. Bizim özellikle cari açığımız ülkemizde çok önemli bir konu. Eşdeğer parçanın Türkiye’de yerli üreticinin logosuyla kullanılabilir hale gelmesi lazım bu maddi tarafta kısaca söyleyebileceğimiz bir konu. Esas problemin yaşandığı yer, değer kaybı ve bedeni hasar tarafı. Değer kaybında bugün 30 bin liralık bir dosyayı arabuluculukta yönettiğimizi zaman 47 bin liraya, hakem heyetleri ile hatta itirazı hakem heyetlerinde sonuçlandığında 96 bin liraya varan bir maliyetle yani 3 katından daha fazlaya karşılaşıyoruz. 

Artan maliyetler sigortalılara yansıyor. Trafik kazalarında 100 araçtan sadece 4’ü kaza yaparken, bu maliyetin yükünü 96 araç sahibi taşımak zorunda kalıyor. Sonuçta benim havuzdan ödediğim bir para var, ben parayı tekrar kime bölüyorum? Toplam sigortalılara bölüyorum. Halbuki serbest tarife olursa ben ne yapacağım? Hasar yapmayana, oradaki hasarsız pirimi elde edebilmek için sigorta şikayetleri kendi arasında bir rekabete girecekler. Hasarsız portföyü ellerinde tutabilmek için onlara daha uygun koşullarda primler sunacaklar. Buradan Bendevi Bey’e de seslenmek istiyorum çünkü bu sürecin en başında kendisi var. Bendevi Palandöken haklı olarak kendi esnafını ve tüccarını korumak için diyor ki “Sigortalar çok pahalı” ama Bendevi Bey’e şunu resmi bir rakam olduğu için söylüyorum, 18 yıldır yılda 18 kere kaza yapan ticari esnaf var. Bu insana, bırakın ucuz sigorta satmayı, sigorta satılmaması bu aracın da trafiğe daha doğrusu aracın bir kabahati yok bu sürücünün de trafiğe çıkmaması lazım. Sürücüye poliçe konusu birliğimizin de gündeminde. Serbest tarife, iyi sürücüye iyi prim, kötü sürücüye kötü prim yani yüksek prim sağlayacak. Bunların bir süre sonra sigorta vizesi alamayıp ileri sürüş eğitimleri almadan trafikte olmamasını sağlayacak sistemlerin kurulması gerekiyor. Sigortacının bir taraftan da akreditasyon tarafı var. Bu, bina tamamlama sigortalarında, yangın sigortalarında, trafik sigortalarında ve kaskoda da var. Sigortacılığın iyi ile kötüyü ayıran bir yapısı var. Sigortacılığın bu yapısının bütün branşlarda kullanılmasına izin verilmesi gerekmektedir. Serbest tarife bize bunu sağlayacak. Bedeni hasar konusunda Sağlık Bakanlığı, “Sürekli sakatlık raporlarını alabileceğiniz hastanelerin listesi şudur.” diyerek kendi internet sitesinden, Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş hastaneleri ve oradaki yetkili kurulları açıklıyor. 7 kişilik kurulların oluştuğu hastanelerden bahsediyor. Oysaki bizim hem tahkim sistemimiz de hem de adli yargıda bu yetkili hastanelerden alınmamış, daha sürekli sakatlık sürecinde olup olmadığı tam olarak anlaşılmamış, 1 yıllık süreler dolmamış kişilere verilmiş raporlarla tazminat ödenmesi için kararlar çıkıyor. Bunlar en başta hukuka aykırı. Sadece tahkim süreçlerinde 30 milyar liralık fazladan ödemeyi sektör gerçekleştirmiş durumda. Tüm bunlar ele alındığında bizim, trafik sigortalarında hasar maaliyetlerini azaltıcı bu önlemleri almamız lazım. Bunları da bizden daha önce tüketicilerin, kamuoyunun ve trafik sigortalıların talep ediyor olması gerekiyor. Bu maaliyetleri nasıl azaltabiliriz, sadece sigortacılar olarak değil sigortalılar olarak da bunun peşinde olmamız gerekiyor. Bu farkındalığı yaratmak içinde basına, kamuoyu oluşturmada çok önemli görev düşüyor. Burada yapılacak iyileştirmeler, büyükşehirlerimizdeki trafik probleminin çözülmesine de katkı sağlayacak.

“Satıcı olan taraf sigortalılar, sigortacılar risk alıcısı”

Sigortalıları bilinçlendirmek için neler yapılmasını önerirsiniz?

Birtakım dernekler var ama sigortalılar derneği yok. Böyle bir oluşumu yaratmak lazım. Sigortacılar bir şey satmıyor. Normalde satıcı olan taraf sigortalılar, sigortacılar risk alıcısı. Sigortalılar hem bireysel risklerini hem ticari risklerini hem kurumsal risklerini hem de endüstriyel risklerini, sigortacılara satıyorlar. Türkiye’de biz sistemi, bütün süreçlerde olduğu gibi tersten çalıştırmışız. Banka – sigorta ilişkisinde ve sigortalı – sigortacı ilişkisinde olduğu gibi.  Biz satmaya çalışan tarafta olmuşuz halbuki biz önemli bir risk alıcısıyız.  Gerçek ihtiyaç tespit edilse bir süre sonra sigorta dernekleri, bireysel sigortalılar, kurumsal sigortalılar, tekstil sigortalıları derneği gibi konuları kaldırabilecek bir alan sigortacılık. Amaç, farkındalığı yaratmak. Şöyle düşünelim, tekstil sigortalıları derneği diye bir dernek olsa, bu dernek ne yapar biliyor musunuz? Bu dernek, tekstil sektöründe sigortaya erişimde neden bazı zorluklar yaşandığını tespit eder. Biz bu konuda elimizden gelen desteği her zaman veriyoruz. Oluşturulacak dernek, sebepleri ortaya koyar ve sektörün orada yapması gerekenleri, alması gereken risk önleyici faktörleri belirler. Sigortacılıkta risklerin muhtemel olması lazım. Sigortacılıkta risk muhtemel değilse Türk Ticaret Kanunu gereği oraya sigorta bile yapamayız. Bazı yerler var ki, yanacağı kesin, hiçbir yangın önlemi ve tedbiri yok. Ortada çırçırlar, pamuklar, tüyler ve elyaflar dolaşıyor, çalışanlar da sigarayla geziyor. Ben oraya nasıl sigorta yapabilirim? 

2025 yılı hedefleriniz nelerdir?

2020 yılına girerken 2019 yılında arkadaşlarımla toplantı yaparken şöyle bir şey söylemiştim, “2020 yılındaki en büyük başarı hayatta kalmayı başarmak olacak” demiştim. Şaşırmışlardı. O zamanki analizlerimde, Covid tehlikesinin geleceğine dair okumalarım vardı ve böyle bir yaklaşımda bulunmuştum. 2025 için şu şekilde, “İnşallah faiz gelirleri ve enflasyon düşer ülkemiz için sağlıklı bir ekonomik ortam oluşur” bir dilekte bulunduk. Bunlar bir yandan da sigorta şirketlerinin zor bir süreçle karşı karşıya kalacağını gösteriyor. 

Bahsettiğimiz hasar maliyetlerindeki gereksiz maliyet artışları belli yapılara, oluşmuş ve bu şekilde bazen kontrolsüz akan sular, sızıntılar vardır dolayısıyla sistemde birtakım yapısal değişiklikler yapmanız gerekebilir. Bizde de bu tür ihtiyaçlar var. Grup olarak ve bireysel olarak 2025 yılına, ihtiyaçların karşılanacağı, bu tür yapısal değişikliklerin yapılacağı ve maliyetlerin kontrol altında tutulması gereken bir dönem olarak bakıyoruz. Grup olarak tabii ki her zaman Türkiye’ye inandık. Türkiye’nin büyük resimde her zaman büyüyen, güçlenen, kalkınan ve büyük ülke olduğuna inandık ve buna aynı şekilde inanmaya devam ediyoruz. Biz, yerli ve sahaya hâkim bir şirket olarak doğru pozisyonları alacağımız bir yıla giriyor olacağız. Halka arzla ilgili bir süreç başlattık, bununla ilgili sürecin devam edeceği bir yıl olacak ve 2025 yılında bu halka arz sürecini de Quick Sigorta olarak tamamlayacağız. Gayrimenkul tarafında projelerimiz var. Bu projelerin hayata geçmeye başladığı bir yıl olacak. Hayat Sigortalarında artık sahaya inip ürünlerimizi ortaya koyduğumuz bir süreç olacak. Mobilite tarafında şubelerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Yakın dönemde Ankara’da üç tane şubemizin açılışını gerçekleştirdik ve yılbaşına kadar da Türkiye’nin birçok yerinde yeni açılışlar gerçekleştireceğiz. Biz hem sigorta grubumuz tarafında hem de finansal grubumuz tarafında Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni ürünlerimizle ve gerçek ihtiyaçları karşılayan çözümlerle büyümeye devam edeceğiz. Ülkenin güçlü finansal ve güçlü sigorta gruplarından biri olmaya devam edeceğiz. Öz sermaye büyüklüğünde, sigorta sektöründe dördüncü sıraya oturduk. Konumumuzu korumayı sürdüreceğiz. Ülkemiz için hizmet etmeye, üretmeye ve ülkemizin varlıklarını korumaya, katkı sağlamaya devam edeceğiz. Özellikle finansal sigortalar tarafında ve kentsel dönüşüm alanında ekosistemimizin sunacağı paket ile önemli adımları kaydedeceğimiz bir yıl olacak. Sosyal sorumluluk projelerimize devam edeceğiz. Kelkit Bölgesi’nin en güçlü itfaiye teşkilatını oluşturmak üzere hem Koyulhisar‘da bir itfaiye binası hem de Ankara’da şu anda üretimi tamamlanan ve eğitim süreci başlayan, bölgenin en güçlü itfaiye aracını sunuyor olacağız. 

Alanya’da yaptırdığımız okulun arkasından deprem bölgesinde yeni bir takım sosyal sorumluluk yatırımlarımız olacak. Bununla ilgili fizibilite çalışmalarımız devam ediyor. Sanata ve spor olan katkılarımızı sürdüreceğiz. Sporun, özellikle yüzme, kürek ve yelken sporunun önemli destekçilerinden bir tanesiyiz. Bu alanda desteklerimiz devam edecek. Sanata olan desteklerimiz, özellikle Quick ArtSpace‘te yepyeni sergilerle başta İstanbullular olmak üzere sigortalılarımızın, vatandaşların ve sanatseverlerin karşısında olmaya devam edeceğiz. Motosiklet tutkunları, motosiklet sevdalıları da bizim her zamanki gibi gözbebeğimiz olmayı sürdürecek. 

Kısa Kısa…

Ahmet Bey, gazete koleksiyonunuzu neredeyse bilmeyen yok. İlerleyen dönemde bunu sergilemek gibi bir planınız var mı?

Var tabii ki ama insanların ne kadar ilgisini çeker bilmiyorum. Ben iyi bir koleksiyonerim ve ilkokuldan beri bu işe meraklıyım. İlk koleksiyonum, şehirlerarası otobüs firmalarının biletleriydi. Önemli bir arşiv ve hala duruyor biletler. Ondan sonra yerel gazete koleksiyonculuğuna başladım. Bu koleksiyonların ortak noktası yerel olmaları. Dolayısıyla mesleğim ile çok bağdaştı bu durum. Çocukluğumdan beri yerele verdiğim önem, yereldeki birçok insanı tanımama, acentelerim ile birlikte Türkiye’nin her bir yerinde yerel ile birlikte olmamı sağladı. Yerel bölgeler için ürün ve hizmet geliştirirken o bölgeleri bilmeme yardımcı oldu o yüzden bu hobilerimi seviyorum. Sigortacılık ile birlikte sektörle ilgili hem dokümantasyon ve efemera koleksiyonum var. Bekli de Türkiye’nin sigortacılık alanında en önemli koleksiyonlarından bir tanesi, eski ve yeni devam eden sigorta poliçelerine sahibim. Özellikle müzayedelerden eski poliçeleri toplama şansım oluyor ama yeni poliçeleri temin etmekte zorlanıyorum. Ben, acentelerimden ve sigorta şirketindeki arkadaşlarımdan zaman zaman sigorta şirketi logosu taşıyan her türlü materyali, dokümanı ve poliçe örneklerini ara sıra benimle paylaşmalarından mutlu olacağımı da bildirmek isterim.

Sizi mutlu eden 3 şey nedir?

Bir ailem, iki işim, üç koleksiyonlarım. Ailem ve işimin içerisinde benim çalışma arkadaşlarım da var. Benim için çevrem ve arkadaşlarım çok önemli. Beni tanıyanlar bilir, benim hayatımda olumsuz yaklaştığım az sayıda insan vardır. İnsan sevmek benim en önemli özelliklerimden bir tanesi.

Size ilham veren kişi kimdir?

Bana ilham veren birden fazla kişi var aslında. Birlikte çalıştığım yöneticilerden, genel müdürlerden, genel müdür yardımcılarından her birinden birer parça özellik aldım. Alaattin Büyükkaya, Fahri Altıngöz ile başlayıp Levent Uluçeçen’e kadar birçok isimden birçok özellik aldım. Benim hukuk losyonumun gelişmesinde bana çok önemli katkıları olan Avukat Ayhan Erol. Ben her birinden bir parça aldım ve öğrendim. Çok sayıda insandan bünyeme olumlu özellik kattığımı düşünüyorum. Sektörümüzün dışında, çocukluğumdan itibaren belki bu alanda kimsenin tanımayacağı, Ömer Demirel, Recep Can Şen gibi bana ağabeylik etmiş olumlu özelliğini aldığım insanlar var. Emniyet Müdürü olan rahmetli büyükbabamı sayacağım. Çocukluğumda, onunla birlikte karakollarda büyüdüm. Mesela o benim bir iş disiplini ve üslup kazanmamı sağlayan önemli insanlardan biriydi. Etkileşimde olan bir insanım. Mutlaka herkesten bir şeyler aldığımı düşünüyorum.

Stresli ve yoğun günlerden sonra yapmaktan en keyif aldığınız şey nedir?

Gazeteler ve sigortalarla meşgul olmak. Ertesi gün çok yoğun bir programım yoksa ve o akşam o işlere vakit ayırmak, ilgilenmek ve istihbarat yapmak bana mesela keyif veriyor.

Bir toteminiz var mı?

Totemim yok. Aklıma direkt bir şey gelmediğine göre yok demektir.

Ömür boyu tek bir yemeği yeme hakkınız olsa hangi yemeği seçerdiniz?

Genetik olan bir ürik asit problemim var. En çok sevdiğim yemekler, bezelye, ıspanak, kuru fasülye vb. Bu besinler bende pürini tetikliyor ama bazen o ağrıyı yaşacayak olmama rağmen bunları yemeyi tercih ediyorum.   Çok fazla yemek ayırt eden bir insan değilim. Bir tek koyun eti, kuzu eti ve koyun peyniri yemekte zorlanıyorum. Deniz ürünlerini yiyorum. Vegan değilim ve o tür şeylere çok inanmıyorum. 

Erken uyanmak mı, geç uyanmak mı?

Eskiden çok uyumayı severdim ama artık belki de yaşımla alakalı, uyurken fazla vakit geçirmek hayattan çalmak gibi geliyor. Az uyumayı tercih ediyorum.

Dinlenmek üzerine bir tatil yapmayı mı tercih edersiniz yoksa aktiviteli bir tatil mi?

Açıkçası daha sakin olduğum dönemlerde de dahil olmak üzere, deniz kenarında bir şezlongda yatmayı ya da evde uzanıp bir hafta sonu geçirmeyi beceremedim. Bana çok da uygun olduğunu düşünmüyorum o yüzden aktivite benim için her zaman önemli. 

Yaz tatili mi, kış tatili mi?

İkisini de seviyorum ama yaz tatilini tercih ederim.

Olmazsa olmazınız nedir?

Ben boğa burucuyum. Boğa burcu, sabit ve toprak grubudur. Yükselenim ise aslan, ay burcum yengeç. Bu işlerle ilgisi olan arkadaşlardan son zamanlarda öğrendim. Takip ettiğim zaman bir mana ifade ettiğini de anladım. Dolayısıyla ben korumayı ve tutmayı seviyorum. Her ne kadar görünüş itibari ile inovatif bir insan olsam da ben vazgeçmekten hiç hoşlanmam. Hiçbir şeyden de vazgeçmem. Dolayısıyla hiçbir şeyi ayırmadan gidiyorum. Olmazsa olmazım, sahip olduğum her şey. Kaybetmeden yaşamak istiyorum.